27 Mayıs 2011 Cuma

Çimen Yaprakları ve Bülend Ecevit'in ölmeden önceki hali.


Walt Whitman, bu kitabı alana kadar hakkında bir malumatımın olmadığı bir adamdı. Adilhanda gezerken, sık sık uğradığım bir sahafta rast geldim bu kitaba da, aslında Walt Whitman'dan ötürü değil, çeviren listesindeki isimlerden ötürü aldım kitabı. Kelepir, bir lira.

Sonra kitap hakkında küçük bir araştırma yaptım. Yön yayınlarından "Çimen yaprakları" ismiyle çıkmış bir baskı ve Adam yayınlarından "Seçme şiirler" adıyla çıkmış bir baskısı var. Sayfa sayıları farklı ikisinin de, ancak ikisinin de yayını yok ve yayına hazırlayanı aynı: "Mehmet Fuat".
Bildiğimiz Mehmet Fuat, Nazım Hikmetten olma, pirayeden doğma edebiyatçı. Her neyse, zannediyorum şu an elimdeki baskı (1954 basımı) piyasada var olmayan ama yeni baskı olan kitaplarla aynı içerikte, ancak bir artısı var; çevirmenleri ve yüze doğru hafif bir retro üfleyen dili.

"Bülend Ecevit"in çevirdiği şiiri (şiir, " when lilacs last in the dooryard bloom'd" bunun bir kısmı yalnızca) yazıyorum buraya, imlasına müdahale etmeden. Altına da ingilizcesini koyarım, o zamanın diliyle şimdinin dilini karşılaştırmak için daha iyi bir fırsat olur herhalde.

ÖLÜME TÜRKÜ
Huzur veren güzel ölüm gel,
Dönen çevresinde bu dünyanın ağırdan
Yaklaş herkese gece gündüz
Ergeç gelecek tatlı ölüm.

Övgüler bu sonsuz evrene,
Hayatına, boşluğuna, sevincine,
Sevgisine ögüler; övgüler ölümün
Sımsıkı saran o serin kollarına!

Sessiz adımlarla sokulan görünmez ana,
Sana yaraşır türkülerle karşılıyan yok mu seni?
İşte benden bir öyle türkü sana, seni her şeyin üstünde tutan
Bir türküdür bu sunduğum, sıkılmadan gelesin vatk' erişende.

Yaklaş yaman kurtarıcı,
Sevinçli türkülerim var senin aldıklarına,
Engin denizinin sevgisinde yok olmuştur onlar, ey ölüm,
Mutluluğunda yıkanmıştır onlar.

Sevinçli türküler benden sana,
Rakslar sana, bezenler sana, şölenler,
Geniş toprakların güzelliği, göklerin enginliği,
Hayat ve tarlalar, büyük ve düşünen gece.

Sayısız yıldızların altındaki sessiz gece,
Okyanısın kıyısı, dalgaların tanıdık fısıltısı,
Ve can sana dönmededir, sımsıkı örtülü engin ölüm,
Vücut sana sığınmada.

Ağaçların üzerinden bir türkü yolluyorum sana,
Yükselip alçalan dalgalar, sayısız tarlalar, geniş çayırlar üzerinden,
Kalabalık şehirler, kaynaşan yollar, rıhtımlar üzerinden, ey ölüm.
Bu mutlu türküyü sana yolluyorum.
Bülend Ecevit


Bu da şiirin ingilizcesi;
Come, lovely and soothing Death,
Undulate round the world, serenely arriving, arriving,
In the day, in the night, to all, to each,
Sooner or later, delicate Death.

Prais’d be the fathomless universe, 140
For life and joy, and for objects and knowledge curious;
And for love, sweet love—But praise! praise! praise!
For the sure-enwinding arms of cool-enfolding Death.

Dark Mother, always gliding near, with soft feet,
Have none chanted for thee a chant of fullest welcome? 145

Then I chant it for thee—I glorify thee above all;
I bring thee a song that when thou must indeed come, come unfalteringly.

Approach, strong Deliveress!
When it is so—when thou hast taken them, I joyously sing the dead,
Lost in the loving, floating ocean of thee, 150
Laved in the flood of thy bliss, O Death.

From me to thee glad serenades,
Dances for thee I propose, saluting thee—adornments and feastings for thee;
And the sights of the open landscape, and the high-spread sky, are fitting,
And life and the fields, and the huge and thoughtful night. 155

The night, in silence, under many a star;
The ocean shore, and the husky whispering wave, whose voice I know;
And the soul turning to thee, O vast and well-veil’d Death,
And the body gratefully nestling close to thee.

Over the tree-tops I float thee a song! 160
Over the rising and sinking waves—over the myriad fields, and the prairies wide;
Over the dense-pack’d cities all, and the teeming wharves and ways,
I float this carol with joy, with joy to thee, O Death!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder