28 Mart 2011 Pazartesi

Alaaddin'in sihirli

Alaaddin, yıllar, yıllar evvel, develer tellal pireler berber iken, Arabistan’da yahut, ona benzer, onun kadar uzak ve onun kadar kumlu başka bir yerde yaşayan, anası hasta, babası ölü bir oğlandı.

Bir gün, yolda bir çaydanlık buldu Alladdin, kirini pisini temizlemek için ovuşturdu elleriyle, iyice temizledi eve gelene kadar. Annesine gösterdi:
“Hadi anne, çay yapalım şimdi”. Annesi, avuçlarını Alaaddin’e döndürüp, medet yokmuş gibi baktı oğlunun gözlerine:
“Çay ne arar bizim evde oğlum, yemeye ekmeğimiz yok”.

İşte Alaaddin o an beyhude bir umutla dolu, yarı vazgeçmiş, dileğini diledi:
“keşke biraz çayımız olsaydı”.

Dünyanın hiçbir yerinde durduk yere çay olmazdı, Alaaddin ve annesi su içtiler, susuzluklarını giderdiler.

12 Mart 2011 Cumartesi

İyimserlik

Çok aşık olan bardak çok aşık olurmuş.

Çok aşık olan bardak, sırasıyla şunlara aşık olmuş; su, kahve, çay, vişne suyu, portakal suyu, kayısı suyu, karışık meyve suyu, tropik karışık meyve suyu. Sonra, kime aşık olursa olsun, hepsi birer birer onu terkettiğini, duygularını emip içi boş bir kabuk gibi ortada bıraktığını görmüş. Çok aşık olan bardak artık aşık olmamaya karar vermiş.

Sonra bir gün, yıkanırken düşmüş ve kırılmış. Onu çöpe atmışlar.